öyle değişik zamanları hatırlıyorum ki geçmişimde...
fanta konseri mesela, beach parta ki hızlı adımlı yürüyüşümü hatırlıyorum.
canımın çok acıdığı bir akşam şarabı kafayı dikişimi ve boğazmın yırtılışını hatırlıyorum.
ilkokul aşkımın benimle bir kez diğer arkadaşlarımla iki kez dans ettiği o mezuniyet balosunu hatırlıyorum.
gözlerimi kapatıp, o dönemlerdeki şarkıları dinleyince daha çok şey hatırlıyorum.
bir ölümün, hayatımı en derinden etkilediği zamanları, hastane köşesini, ağlayışlarımı, ellerimi arşa kadar kaldırıp Allah'a yalvarışlarımı.
motorları hatırlıyorum, en hızlı zamanları, ölümden korkulmadığı zamanları.
-iz bırakanlar unutulmaz.
kırmızı ışığı.
ramazan ayını, hediye çikolataları ve çikolata esmerliğini.
gerekzdi ama Manisayı.
aldatıcı öpücük oyununu.
mahalle maçlarını, mahalle kavgalarını.
önemli bir okul maçının son dakikasında, daha önce gücümün yetmediği için hiç atamadığım 3 puanlık basket sayısını atışımı. basket topuna kafa attığım için okul takımından atıldığım günü.
para kazandığım ilk ve son oyun knight online yüzünden dayımdan dayak yiyişimi.
dayak yiyişimi dedim de, izlediğim okulumuzun bir maçında karşı takımın oyuncusunun arkadaşıma attığı yumruk sonrasında sahaya dalışımı ve karşı takım hocasından yediğim yumruğu da hatırladım, hatta acısını da.
çok kavgacı asla olmadım. kavga da etmedim zaten fazla, dayak da yemedim pek(en çok dayılarım dövdü beni, iyi ki dövmüşler), ama arkadaş hassas konuydu bende.
lise arkadaşlarımızla yaptığımız mükemmel bir piknik gününü hatırlıyorum şimdi. yakar top oyununda, topumuzun mangal yapan ailenin bölgesine iki kez gelmesi ve sırf bu yüzden oradaki bir adamın arkadaşıma okey tablası ile vuruşunu hatırlıyorum ama, arkadaş hassas konu dedim ya, uçarak adama attığım yumruğu, adamın bıçağı alışını ve ailesinin adamı durduruşunu hatırlıyorum...
o kadar zor yazıyorum ki, çünkü hatırladıktan sonra o anları tekrar tekrar yaşıyorum beynimde, saat 23.00 oldu bile.
okul ikinciliğimi, askerlikteki birinciliğimi.
arkadaşlarıma ders anlatışlarımı, sınav zamanlarında yanıma ders çalışmaya odaklı bir arkadaşımı alıp kapıyı kilitleyişimi ve odaya kimseyi almayışımı.
içimde beni iyi biri yaptığına inandığım merhamet ve inanç duygumun, -o ellerimi arşa kadar kaldırıp dua ettiğim günleri hatırlayarak-, insanların iyiliği için yırtınışlarımı, sosyal sorumluluk projelerimizi
sonra fark ediyorum da kim o bu anılarımın bir parçası ise onlardan vazgeçmedim. gidenler oldu da hoş gittiler. haklarını helal ederek gittiler, yeşil tişörtümü alarak gittiler.
biz, bizim gibi bazı insanlar, kaosu severler, geceleri hafif duygusal bir müzik ile yazıyorsa bir blog sayfasına, düşünmeyi, acı anıları kurcalamayı severler.
göz yaşının gözü sulandırmaya hazır olduğu anları severler ama akmasına da pek izin vermezler.
ne aşk acısı, ne diğer kaybedişler veya es geçişler.
en acı şey, o iz bırakanların zamanına geri dönülemeyiş.
-iz bırakanlar unutulmaz.
ve
anladı birgün bitermiş her şey,
ve bitti.